Zincir

İşsiz, güçsüz kaldığım gurbet ellerinde köşe pencerem, kendimce Abdülhak Hâmid’in “Kürsü-i temaşa *”sı yerine geçerdi. Yabancı memleketlerde bir kasabaya sokulup uzun süre yaşamaktaki ezginliğin.

Lavrens

— İşte Lavrens’i tanıyan adam! Dediler ve uzaktan çadırımıza doğru gelen siyah sakallı kırk beşlik bir bedeviyi işaret ettiler. Daha o zaman Lavrens, Londra.

İstanbul

Belki güzel değildi. Fakat onu, bu kupkuru çöl şehrinin bunaltıcı gecesinden nasılsa kurtulup bir serap manzarasına sığınmış sanılan nemli, yeşil bir iç bahçede görmüştü..

Gözyaşı

Yeni tuttuğu hizmetçi kadına dedi ki:”Dilin Anadolulu’ya benzemiyor. Rumeli’li misin sen?””Erfiçe köylerindendim. Alnımın yazısı imiş, buralara düştüm.” Anlıyor ki önceleri sarışın imiş, mavi gözlü.

Eskici

Vapur rıhtımdan kalkıp tâ Marmara’ya doğru uzaklaşmaya başlayınca yolcuyu geçirmeye gelenler, üzerlerinden ağır bir yük kalkmış gibi ferahladılar: -Çocukcağız Arabistan’da rahat eder. Dediler, hayırlı.

Dişçi

Ceylân avı dönüşü, üç devletin hudut kavşağında, bir çiftlik binasındaydık. Ocaklı odada sofra kurulmuş, içiyorduk. Ev sahibi eski çetecilerdendi. Misafirler arasında, bizden başka jandarma.

Boz Eşek

Irmaktan su taşıyan çocuklar dağ yolunda bir ihtiyar adamın yattığını haber verdiler. Bir boz eşek de, başıboş, oralarda dolaşıyordu. Hüsmen Hoca: — Varıp bakalım,.

Ayşegül

Çam ağaçlarının sesi nasıl tarif edilmelidir? Hem buna ses demek doğru mudur? Ne fısıltıya benzer, ne de bir din nağmesi veya sevda sözleşmesidir. Çamların.