Category : Ömer Seyfettin

ömer seyfettin, ömer seyfettin yazılar, ömer seyfettin yazıları, ömer seyfettin şiirleri, ömer seyfettin aşk şiirleri, ömer seyfettin kimdir, ömer seyfettin sözleri, ömer seyfettin kısa sözleri, en güzel ömer seyfettin sözleri, ömer seyfettin eserleri,ömer seyfettin hikayeleri

Zeytin Ekmek

Zeytin Ekmek

Genç, beyaz, gürbüz kadın, tıpkı zalim âşığının hışmına uğramış evvel zaman cariyesine benziyordu... Soluk basma entarisi parça parçaydı. Gür, kıvırcık, kumral saçları, mermer kadar beyaz omuzlarına dökülmüş, celladını bekleyen bir masum gibi, derin derin
Yükakı

Yükakı

Mehmet Efendi, on senedir kasabada oturuyordu. Köydeki tarlaları, bağları, bahçeleri ortak elinde kalmıştı. Aziz ahbabı Müftü Hacı Ali Efendi ile dertleşirken: — Hepsini yanmış, kül olmuş farz ediyorum. Artık dünyada bir tane olsun doğru
Yüksek Ökçeler

Yüksek Ökçeler

Aksaraylı Câbir Paşa'yı bir zamanlar tanımayan yoktu; zevcesi, Cennetmekan'ın gözdelerinden mi, hazinedar ustalarından mı ne imiş... İşin içyüzünü bilenler, o kolunda taşıdığı kat kat sırmaları Saraylı Hanımın sayesinde kazandığını; yani, düğün olmadan evvel el
Yuf Borusu Seni Bekliyor

Yuf Borusu Seni Bekliyor

Aksaraylı Câbir Paşa'yı bir zamanlar tanımayan yoktu; zevcesi, Cennetmekan'ın gözdelerinden mi, hazinedar ustalarından mı ne imiş... İşin içyüzünü bilenler, o kolunda taşıdığı kat kat sırmaları Saraylı Hanımın sayesinde kazandığını; yani, düğün olmadan evvel el
Yeni Bir Hediye

Yeni Bir Hediye

Yemekten kalkalı belki bir saat olmuştu. Karı koca, kahvelerini, her zamanki gibi yalının balkonunda içtiler. İçindeki şeyler silinmiş, süpürülmüş de sonra havaya mıhlanmış gümüş bir tepsiye benzeyen ay, her tarafı aydınlatıyor, dargın denize uzun
Vire

Vire

İki senedir Goça taraflarını alan, talan eden on altı bin kişilik Türk ordusundan şimdi, bu kalede yadigâr gibi, yüz elli asker kalmıştı. Onlar da işte iki yazdır padişahın gelmesini bekliyorlardı. Mutlaka alınacak olan "Kızılelma"nın
Velinimet

Velinimet

Geçen gün hava ne güzeldi! Logaritmacı Hasan'la Hürriyet Tepesi'ne gittik. Bomonti'ye kadar uzandık. Daha kış uykusundan uyanmamış sisli Kâğıthane'ye, mavi mahmur Haliç’e yükseklerden baktık. Hasan hemen Lâle Devri'ne dair hikmetler yumurtlamağa başladı. Damat İbrahim
Üç Nasihat

Üç Nasihat

Durmuş'un bir anasından başka kimsesi yoktu. Fakirdi. Ama gençti, kuvvetli idi. Öküzünün biri ölünce tarlasını süremedi. Para kazanmak, tekrar çiftini düzebilmek için gurbete gitmeye karar verdi. Gurbet, İstanbul demektir. Köyde kim çaresiz kalırsa, kimin
Tuhaf Bir Zulüm

Tuhaf Bir Zulüm

Bilmem eski bir derebeyinin torunu olduğum için mi, Bulgaristan'da gezerken hep kendimi öz babamın çiftliğinde sanırım. Yeşil yazlı arklar, sık gül bahçeleri, alçak tarla çitleri, geniş taraçalı gürümsüz evler, arpa ambarlarını andıran üslupsuz kiliseler,
Tuğra

Tuğra

Garsona, "Bir bira daha" dedim. Bu, dördüncü oluyordu. Duygularım ile efkarımın birbiriyle uyum sağladığını düşünüyordum. Artık ne mutlu ve ne de üzgün idim. Günde on iki saat çalışarak hayatımı kazanmaya, ekmek parası bulmaya mecburiyetim
Tos

Tos

İki saattir eski geyik postu seccadesinin üstünde "Salâtüselam" çeken Fatma Hanım, tüneğinden inecek bir anaç tavuk edasıyla ayağa kalkınca, birdenbire hiddetlendi. Pencereden gözü nasılsa bahçeye kaçmıştı. — Lahavle velâ kuvvete illâ billâh... Dedi. Başını
Topuz

Topuz

Küçük pâyitahtın karışık sokakları bugün çok kalabalıktı. Tıpkı ilkbaharda bir bayram gibi... Bütün kadınlar, bol beyaz yenli, sırma yelekli pazar esvaplarını giymişler, beyaz poturlu dinç erkeklerin dolu testilerle sundukları şarapları içerek coşuyorlardı. Genç, ihtiyar,
Teselli

Teselli

Batıdan gelen büyük düz yolun tâ ağzındaki taş konak, zairsiz bir türbe gibi sakindi. Yeşil boyalı demir kapısının aralığına yaslanmış ak sakallı, garip, meyus bir kethüdâ; yere, karmakarışık serseri izlere bakarak düşünüyordu. Kapakları örtülü
Terakki

Terakki

Yaz... Ramazan! Hava öyle sıcak ki... İndirilmiş perdelerin arkasında gizli gizli tutuşan, fakat hiç gürültüsü duyulmayan bir cehennem var sanılacak. Niyazi ile Neşet, duvarları yeşil kâğıt kaplı odanın kapı tarafındaki geniş bir koltuğa iki
Teke Tek

Teke Tek

"...Türkler az söyler, çok yapar." Maktûl İbrahim Paşa Bosna Beyi ile Semendire Beyi'nin askerleri işte kaç haftadır "Yayçe"'yi sarmışlar, kumandanlarının gelmesini bekliyorlardı. Dinmez yağmurların, çılgın fırtınaların döve döve yosunlattığı tekir duvarlı büyük kale, kuvvetine