Gece her zamanki ağırlığıyla üstüne çökünce insanın en kötü anıları hep aklına gelir. Dumur olduğu anlar söylemesi gerekipte söyleyemediği bütün sözcükler kelime kelime beynine kazınır. Sonra aşk ağır basar her şeye rağmen tabi üstünden aylar yıllar geçmiş, hayat başka bir devre taşınmışsa, güzel birer anın kalır yüreği burkan, acısı hala taze ama ne acısı olduğu hatırda olmayan güzel günlerdir onlar ve tadını yıllar sonraya bırakmadan yaşayabilmeli insan aşk o zaman aşk ey gidi günler …
Coğrafi yapısıyla adını duyurmuş şehrin bir fabrikasının önünde duran arabadan dört kişi iner. Hayat onları her memur ve işçi ailesinin başına gelen tayin mevzuunun işleyişiyle oraya kadar götürmüştür. Fabrikanın yıkılmaya yüz tutmuş giriş bölümü iki kocaman sütunun gücünü yitirmiş ifadesiyle ayakta nasıl durabildiği konusunda şüphe uyandırır insanın beyninde. Yada bi baş kaldırışı belki geldiği fabrikanın yemyeşil girişi hayalinde hala canlı duranın. Sıcak yaz gününde sert esen rüzgar otobüsten yeni inenleri ferahlatmıştır. Bavullar elde, rüzgarın çarptığı nesnelerin çıkardığı sesler kulaklarında, ağır adımlarla kocaman gözlerle misafirhanenin yolunu tutarlar.
Hayatımın dönüm noktalarından biridir şu yukarda az biraz paylaşarak devam eden cümleler. Ve usanmadan da hep hayatım hakkında anlatıp durdum çevremdeki insanlara. Aslında yaşadığım hayatı mı anlatmalıydım yoksa yaşarken farkında olduklarımın mı ? bunu tam olarak cevaplamak zor. Daha da doğrusu cevaplamak yanlış kelime olabilir. Kendimi anlatırken içinde yaşamdan benim tarafımdan çıkarılan sonuçları anlatmış oluyordum zaten.Beni tanıyan ve sevdiğim insanlarla aklımdaki her şeyi paylaştığımda yanlış insanları sevdiğimde ve de bunlar sorunda oluşturmaya başladığında yaşadıklarımı bırakıp aklımdakileri ortaya çıkarmanın daha doğru olduğunu düşündüm.Yaşanılanlardan esinlenmeler kaçınılmaz tabi. Vaad edilen canlı içinde olduğumuz hareket eden yaşam, ben bir parçasını anlatıyorum. Zor bir başlangıç oldu ama konular birbiri içinde karışıp peşi sıra devam ettikçe eğlenceli bir yolculuk hemen önümüzde
Sokaklarda, karanlık yollarda, uzun yürüyüşler içinde, aşkını hayal edip çaresizlikler içinde, özlem dolu, heyecanlı, kızgın yüreği kıpır kıpırken unuttuğumuz hayat, aniden yaşlar bir sınıra gelince, yüzümüze ne kadar da sert çarpıyor. Her zaman düzeltilmek istenilen o kadar çok sorun var ki yaşanılan anın yaşanmışlığı kendi içinde bir kısır döngü oluşturuyor. Sorun var başa dön yok dönemezsin o zaman çırpın çırpın eh tamam bitiyor yok bu da nerden çıktı. Durun diye bağırmamak çok zor. Ki anın farkına varabilmek de öyle. Gelişmişliğiniz ölçüde kurulan bir sosyal yapı kavramı bizi düzeltecek olan güç mü peki? Yani şimdi biz biraz dişimiz sıkalım benim çocuğum senin çocuğun torunum hayatların güzel geçirsinler mi yaşam? Onlar için yaşamamak onlara bir miras bırakmamak demek değil bu. Hayatımızdan beklediğimiz yada hayatlarından bekleyeceğimiz yaşayabilme lüksleri için ayakta duran canlı olan yaşamı feda edebilme lüksü önemli olan. Düşündüğümüzde hayatımızdaki yanlışın farkına varırız. Bizim için hayatımızın yanlışı önemli değildir ben işime bakarım kardeşim o devir kapandı artık tekrar açmanın ne faydası var gibi sarf ettiğimiz bilincimizi yıkama cümleleri bir gece yaş bilmem kaç, dank diye beliriverir beynimizde.
Her ne kadar unutmak kapatmak yok etmek istesekte hep bir yerlerden defalarca karşımıza. Gerçi unutmak hiç de yabana atılmayacak rahatlama yoludur. En basit savunma aracı. Unut gitsin. Şimdi birkaç cümle sonra hep beraber savaşa falan gidelim gibi bi anlamda çıkartıla bilinir hayda bunu nasıl yaptın niye yaptın hurra. Anlamamız gereken yaptıklarımızın bilincinde olabilmek. Yanlış veya doğru hiç bir önemi yok ki nasıl yani demeyin şimdi. Bilincinde olabilmek demek ne demek o demek işte kendi anlamının dışında kullanmaya alıştığımızdan her sözcüğü en basit anlatımları bile birbirine sokuyoruz . acaba bana bunu mu demek istedi yok ya yapmaz ama bundan böyle bi anlam çıkıyor. Olay anıda çok önemli tabi.
Eheh şimdi polisiye vakalara geçiyoruz. Söylenilenler, söylenmesi gerekipte söyleneyemeyenler, söylenilmemesi gerekipte söylenilenler vs. sürüp giden bi ton laf ebeliğiyle çıkarılabilinecek sorular cevaplar vs. hiç birimiz yapmıyor muyuz evet insanız ve de yine yapabiliriz. Sorun da bu ya zaten yaptığımızın davranışımızın ne olduğunun farkına varmak, ne zaman vardık, orda durcan bi düşüncen böyle mi yapılmaydı hıııı diyen dedelerimize babalarımıza vs.lere inat dogruyu bulabilmek.