Ne kadar susulacaksa o kadar sustum! Kendimle konuşuyorum şimdi yalnız… Yalnız yüreğimle dokunuyorum sesime, kimse duymuyor… Sustum! Bin ah sürüp dudaklarıma, ne kadar susulacaksa o..
Kedilerle ilgili bu durumu yeni öğrenmiştim: Normalde sokak kedisi kendisini saldırgan köpeklere karşı koruyabilirmiş. Bu direnci kıran tek şey neymiş biliyor musunuz: Sevgi… İnsanoğlu, eğer..
Bulutların arasına gizledim hayallerimi. Ama sadece yağmur dan sonra çıkan gökkuşağı öncesi bulutlarına. Soğukluğunu hissederken, uzaklaştıkça yeryüzünden, İçim kıpırdanmaya başlıyor heyecandan. Kavuşabilme heyecanı sarıyor tüm..
Dağlara karlar yağmış yine Güneş bulutların arkasına saklanmış düşlerimiz gibi. Ne zaman gelecek baharlar Okuldan gelirken düştüm bizim sokakta ..Defterlerim, kitaplarım, kalemlerim dağıldı etrafa,babamın aldığı..
Mark Twain’in düşündürücü bir lafı var. “İsteklerinizi, hayallerinizi küçümseyen kişilerden mümkün mertebe uzak durun!” “Ruhu küçük insanlar başkalarını da daraltmak, azaltmak ister” diye devam eder..
“Neyi arıyorsan sen, O’sundur” der Mevlana.. Zulmün peşindeysen zalimsin, aşkı arıyorsan aşık…. Elinden tuttuğumuz her sevgili, bizi sürükleyip, kendi iç dünyamızın derinliklerinde bir keşif gezisine..
Her yere yetişilir Hiçbir şeye geç kalınmaz ama Çocuğum beni bağışla Ahmet Abi sen de bağışla Boynu bükük duruyorsam eğer İçimden öyle geldiği için değil..
Susarız… Konuşulan konuyu boş, basit ve anlamsız buluyoruzdur, konuşmayı da gereksiz ve anlamsız buluruz… Susarız… Konuşulanlar öyle abes ve mantık dışıdır ki sadece hayretle dinler..
Sevgi insanın kalbinde doğuştan yer etmiştir. Anne sevgisi bunun gelişmesine neden olur. Babamızı severiz, kardeşimizi severiz, arkadaşımızı severiz, okula gider öğretmenimizi severiz, düşüncelerimiz büyüdükçe vatanımızı..
“İnanç, göremediklerinize inanmaktır; bu inancın ödülü ise inandıklarımızı görmektir…” Kim söylemiş bu güzel sözü bilmiyorum, geçenlerde gazetede bir köşe yazarı tarafından günün sözü olarak yazılmıştı…..
Uzun soluksuz bir gecede, karanlığın tüm şehveti üzerimdeydi. Darmadağın düşlerim, bir kenara atılmaya yüz tutmuş dostluklarım ve aynada ben vardım sadece. Sisli pencere arkalarındaki samimiyetsiz..
’12 EKİM 1989 tarihinde kaybettiğim babam Kemal Türker’in anısına, Sanki yüz yıl önceydi. Ne çok, ne çok zaman geçmiş aradan. Pencere kenarlarında sardunyalar. Pas yürümüş..
İlkdeyiş: Bıçak Darbesi Gibi….. Yıllar önce gazetede okuduğum bir makalenin başlığı içimi ürpertmişti: “Çocuğun mu var, yüreğinde de bir bıçak…” Yazıyı kesip, günlüğüme yapıştırmıştım. Altı..