Yoldan Geçen-Nazlı Eray
Günlerden Pazar Hava sıcak mı sıcak… Haziran ’m son günleri… Televizyon programlarında iş yok; sen hastanede nöbetçisin, üstelik bugün benim doğum günüm. “Yoldan geçen.
Günlerden Pazar Hava sıcak mı sıcak… Haziran ’m son günleri… Televizyon programlarında iş yok; sen hastanede nöbetçisin, üstelik bugün benim doğum günüm. “Yoldan geçen.
Bir ay izinle gittiği İstanbul’dan, karısı ve kızıyla, Ankara’ya dönüyordu. Hayatından memnundu. Uzun, (yahut izinle geçtiği için kısa), yarı güneşli, güzel bir sonbahar ayını,.
Pencere yoğunlaşmış bir karanlığa açılıyor. Işıklar ve insanlar yedi bin kat aşağıda kaynaşıyorlar. Anılar, umutlar, özlemler de onlarla beraber. Yedi bin kat yukarda sadece.
Dükkânımız, tramvay caddesine bakardı. Oraya bir kış günü getirilip bırakıldığımı hatırlıyorum. Gece yarısından beri yağan karın parkları, sokakları ve evleri örttüğü soğuk ve dondurucu.
Sümüklü böcek hepimiz gibi bir böcekti. Ahım şahım bir böcek değildi öyle, dışardan bakanlar için hiçbir çekiciliği yoktu, yakışıklı bir böcek olduğu söylenemezdi. Ama.
New York’un düşük kiraları yüzünden sanatçılarla dolu olan Greenwich Village’ında üç katlı bir binanın en üst katındaydı Sue ve Johnsy’nin stüdyoları. Amerika’nın iki ayrı.
Yaşını doğru dürüst bilmeyen, polise ilk kez yakalanan Bünyamin Doksan, araba sapağa girmeden önce ardına dönüp baktı. Her yanı allı pullu bayraklarla bezenmiş bir.
Köylü, ölüm döşeğinde olan hasta kadının başucundaki doktorun karşısında duruyordu. Sessiz, olacaklara boyun eğmiş ama aklı hâlâ yerinde olan ihtiyar kadın, onlara bakıyor ve.
Evlerine gelip giden bir adam değildi Sandala Dede ama sanki evlerinde yaşıyordu. Akıl danışılacaksa “Bir de Sandala Dede’ye soralım/’ denir, kışlık odundan, zahmetle pişen.
Yavaşça kapıyı açarak, Hatice Gülfam Hanım sessiz adımlarla içeri girdi. Birkaç gün evvel sadaret makamını ihraz eden Abdulkadir Hulûsi Paşa için zevcinin vücuda getireceği.
Zalimler zalimi Diyonis’e gizlice yaklaşırken, Damon’un üzerinden bir hançer çıktı. Zaptiyeler onu hemen zincire vurarak kralın önüne çıkardılar. Canavar, kaşlarını çatarak gürledi: — Ne.
Şu hayatta her ne işle uğraşıyorsan yatkın olacaksın ona. Âleme maskara olmaktansa meydan süpürgesi olmak daha iyidir. Hele damarlarında inat, bir çağlayan gibi gürül.
“Fenerin ışığı yolun üstüne bir daha düştü; Suat uzaklaşmış bile, tek balığını sallıyor elinde. İstasyona yedi dakikada, evine on dakikada varır. Döndüm. Denize inen.
Koşar adım sokaklardan geçti. Açıklardan, kapı ve pencerelerin, kapı önlerinde çene çalan Ermeni kadınlarının, merkezkaç gücüyle ayaklarına bağlanmış topları döndüren çocukların, evler yıkanların, evler.
Altı yaşında idim ama pek iyi hatırlıyorum. Beyoğlu’nda, Rumeli Hanı’nın caddeye bakan bir dairesinde otururduk. Beyoğlu yine bugünkü gibi dar, kasvetli ve kalabalıktı. Ben.