Kediler
Kedilerle ilgili bu durumu yeni öğrenmiştim: Normalde sokak kedisi kendisini saldırgan köpeklere karşı koruyabilirmiş. Bu direnci kıran tek şey neymiş biliyor musunuz: Sevgi… İnsanoğlu,.
Kedilerle ilgili bu durumu yeni öğrenmiştim: Normalde sokak kedisi kendisini saldırgan köpeklere karşı koruyabilirmiş. Bu direnci kıran tek şey neymiş biliyor musunuz: Sevgi… İnsanoğlu,.
“Mantıklı düşün” diyorlar. Akılcı olmamızı, “romantik” davranmamamızı istiyorlar. “Savaşa ben de karşıyım” diye başlayıp “ama” kıvırtmasıyla süren soğukkanlı konuşmalarda, bu savaşta ve paylaşım sofrasında.
Hani, diyorum da, insanın gerçekten mükemmel bir dostu olsa… “Onu”, öyle, içine sindire sindire, kocaman bir sarılsa… Ne iyi olur değil mi? Dostunuz, dostunuz.
Yazın 4 güne sıkışan bir tatilde iki kitap okudum: Biri Erdal Doğan’ın Sevgi Soysal biyografisiydi. (Everest, 2003). Doğan, çoğu biyografi yazarı gibi, izini sürdüğü.
”ONSUZ GECELER ISSIZ, SOKAKLAR ÖKSÜZSE… AYRILIK ÖLÜME, VUSLAT SEHERE DENKSE… HAYAT ONUNLA GÜZEL VE ONSUZ MÜPTEZELSE… O HALDE BUGÜN SİZİN GÜNÜNÜZ!..” Eğer… Onu hatırladıkça.
Meksika’da İnka tapınaklarına çıkmak isteyen Avrupalı bir grup arkeolog, birkaç yerli rehberle yola koyuluyor. Dağın tepesindeki tapınaklara giden uzun yolu, kısa bir sürede yarılıyorlar..
Bu yılınızı iyi geçirdiniz mi? Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi? Bu yıl hiç gün ışığı ile uyandınız mı? Kaç kez güneşin doğuşunu izlediniz?.
Amerikalı bir zengin, iş seyahati sırasında Meksika’nın küçük bir kıyı limanda gezerken, bakmış ağzına kadar balık dolu bir tekne ve içinde keyifli bir balıkçı..
Dümdüz bir soru size: Akşamları evde ne yapıyorsunuz? Koltuğa uzanıp, hiç tanımadığınız Amerikalı dedektiflerle, hiç tanımadığınız Amerikalı haydutları mı kovalıyorsunuz? Yoksa yerli dizilere kaptırıp.
Otuz beşime bastım geçen hafta… İlk yarı bitti: Hayat: 1 – Ben: 0!.. Ama belliydi böyle olacağı… Nicedir başlamıştı belirtiler: Yolda çocuklar “Amca şu.
Yoksuldu baba… Çok zor kosullarda, zar zor büyüttü oglunu… emedi ona yedirdi, giymedi onu giydirdi. En büyük ideali yavrusunun kendi ayaklari üzerinde durabildigi günleri.
Bir yurttaş bağırıyor Başbakan’a: “Anamın selamı var!” Başbakan gülerek yanıtlıyor: “Benden de selam söyle!” Konuyu bilmeyen biri, bir tanış selamlaşması sanabilir. Oysa imalı bir.
Günlerdir 2 demir lirayı elimde çevirip duruyorum. 2 Türk lirası… Bazılarınız yere düşse eğilip almazsınız. Para üstü olsa aldırmazsınız. Harçlık diye, bahşiş diye, sadaka.
Bizim ak sakallı ihtiyar yine çıkageldi dün… Her sene geldiği gün… aynı saatte… Aculdu. Telaş içinde konuştu benle… Dedim: “Hayrola acelen ne?” “Acelem yok”.
İnsan 5 yaşına gelmeden anlıyor; açlığın öldürdüğünü, soğuğun dondurduğunu, ateşin yaktığını… Sevgisizliğin insanın canını acıttığını… Duyguları, nesneleri, kişileri, çevresini tanıyor. Her şey ona çok.