İstanbuldaki (Cahit Külebi)

İstanbuldaki İstanbul’da bir sevdiğim vardı Keçi yavrusuna benzer, Rüzgar eserdi hafiften gözlerinde Halden anlardı. Bütün Şehzadebaşı bilir hikayemizi, Gülhane parkı bilir, gemiler bilir, Gelip.

Sevda (Cahit Külebi)

Sevda Bildim ki yalnız nasibim sen, Ekmeğim senden gelirmiş İnsan uyuyabilirmiş izin verirsen. Dolaşamıyorum sokakta Rüzgarlarla serinlenemiyorum Esneyip gerinemiyorum Upuzun yatamıyorum parkda Bir mavi.

Rüzgar (Cahit Külebi)

Rüzgar Şimdi bir rüzgâr geçti buradan Koştum ama yetişemedim. Nerelerde gezmiş tozmuş Öğrenemedim. Besbelli denizden çıkıp Kıyılar boyunca gitmiştir. Tuz kokusu, katran kokusu, ter.

Temmuz (Cahit Külebi)

Temmuz Vücudun çıra gibi tutuştu tutuşacak Saat üçe doğru bir temmuz gününde, Yani beni düşüneceksin, ya da bir başkasını Gülecek, konuşacak, dinleyeceksin İncecik parmakların.

Hasret…. (Cahit Külebi)

Hasret…. Şimdi tarlalarda güneş vardır. Karlar donmuştur otların uçlarında.. Artık akşamları dinlenemem Başım avuçlarında. İçi korku dolu kış gecesi Hiç yatağın yok mu sıcak.

Açık (Cahit Külebi)

Açık Biz hep açık konuştuk. Gökyüzünden maviydi sözlerimiz. Sığ bataklarda değildik, kuşlar gibiydik, Uçarıydık. Gözlerimizde Şavkıyan parıltılar gibiydik. Biz iyiye iyi, güzele güzel dedik..