Evet, şimdi insanlar Fight Club’ı izledikten sonra lobiye gidip birbirlerini yumruk atmaya mı başlamalı?
Pitt: Buna evet mi demem gerekiyor? Tabii ki hayır.
Norton: Bundan ne anladınız ki siz.
Bu bir terapi seansı değil.
Pitt: Film çok yoğun, bir çok fikir ve ideoloji ile yüklü. Ben insanların filmi kendilerinin yorumlamalarını isterim, kendi yorumlarımla onları etkilemek istemem.
Brad, senin hala parmaklarında yara izleri var.
Pitt: Onlar Edward ve benim vazgeçememizden dolayı kalanlar. Bugün sabah biraz kapıştık.
Bunlar David Fincher size senaryoyu verdikten sonra nasıl değişti? Kitap biraz daha değişik.
Pitt: Ben öyle hissetmiyorum. [Norton’a bakarak.] Sen öyle hissediyormusun?
Norton: Bence bu kitabın ruhuna göre çok doğru; filmde kitapla kelimesi kelimesine aynı olmayan çok az dialog var. Sonu ise, bence sinemaya uygun olarak ayarlandı ve bir çok yönden bu kurtarmaya yönelik. Filmde Tyler’ın yenilmesi ve Tyler’ın içinde bulunduğu durum açık.
Pitt: Kendi karakterinizi bulmanız.
Norton: Evet, benim [karakterim] filmde başardığı birşeyler var, aynen senin [karakterin] The Graduate’in sonunda yaptığın gibi. Fakat siz onun ne başardığını tam olarak bilmiyorsunuz. Fakat onun eski haliyle, yeni hali arasında bir yerlerde savaştığını biliyorsunuz.
Bu jenerasyonda kafası karışan insanlar hangileri?
Norton: [Öksürerek] Bütün bunlara basit bir etiket yapıştırmak istermiyim bilmem ama ben kendi tepkilerimin – birçok kişinin tepkilerinin neden böyle olduğunu düşünürüm. Kitabı okuduğumda ilk dikkat ettiğim cümle “Benim jenerasyonumda hissettiğim enerji tepkisi bu.” Bunu özüne inerek, komplike bir şekilde düşündüm. Reality Bites görüşlerinde olduğu gibi, bizi tembel, amaçsızlar olarak gördüğünden daha değişik algıladım. Ben Fight Club’ı hiçbir şeyin yapamayacağı şekilde hissettim, reklamların oluşturduğu sistemin dışındaki dünyada var olabilecek umutsuz insanları araştırdım.
Kitapta birçok sey var. Benim Brad ve Fincher’la karşılaşmam, kitabı okumamız ve “Bunu çok sevdim” dememiz. Bir çeşit, kitaptan atasözlerini okuyup bunu büyük bir pankarta yazıp asmanız gibi şeyler hissediyorsunuz. The Graduate’in o jenerasyona veya Rebel Without a Cause’un jenerasyonuna hissettirdikleri gibi olan okuduğum ilk şeydi. Sanki bu engeller arasında kök salmış birşey gibi.
Pitt: Bizim nasıl televizyonun yetiştirdiği ilk jenarasyon olduğumuzu, reklam bombardımanına tutulmanın nasıl birşey olduğunu konuştuk. Yön duygusu yoktu. İdeallerimiz, eğer arabanı sürebileceğin bir yere gidebilirsen, bu marka birayı içersen, böyle bir kadına sahip olursan o zaman ruhen mutlu sayılırsın idi.
Fakat bunların hepsine sahipsin Brad! Sen ruhen mutlu değilmisin?
Pitt: İşte, kimse bunu benden duymak istemiyor. Para özgürlüktür, sorgulanamaz ve ben bu özgürlüğün herkesde olmasını dilerim çünkü bu bir eğlence. Fakat bu öğrendiğiniz ve sonradan niçin diye baktığınız, bir zamanlar başaran fakat devam ettirmeyen insanlar için geçerli. Daha sonra ne yapıyorsunuz? Kendinize saplanmışsınız ve farkediyorsunuz ki bütün bunlarla bir sonuca varılmıyor.
Hiç bu adamların hissettiği nefreti hissettiğiniz oldu mu? Çıkış yeri olmayan bu adamlar gibi yani.
Pitt: Bu gibi değil. Kitap bana göre, gereksiz saldırı veya başkasının saldırması ile ilgili değil.
Norton: Katılıyorum.
Pitt: Bizim nasıl seyirci haline geldiğimiz ile ilgili. Televizyon izliyorsunuz ve ordaki oyuncuların giydiği elbiseleri satın alıyorsunuz. Başkalarının yaşadıkları hayatı izliyorsunuz fakat yaşayamıyorsunuz, bu gerçekten biraz korkutucu.
Norton: Buna tamamen katılıyorum. Bunun büyük bir ayırım olduğunu düşünüyorum. İlk önce karakterlerin önerdiklerinin ne olduğunu ve filmin önerdiklerinin ne olduğunu ayırmak önemli. Çünkü Tyler’ın sundukları ve filmin sonunda karakterin içinde kaldığı durum, kucağınızda ayıklamanız için duran yapraklar gibi. Tyler’ın gösterdikleri ne olursa olsun filmin verdiği mesajlar ile karıştırılmamalı. Film onu sizin anlayabilmeniz için açık bırakıyor. Aynen benim karakterimin söylediği gibi “Bununla daha ne kadar devam etmek istiyorsun?”
Tyler her ne kadar başka insanlara karşı şiddet mesajı vermese de Fight Club’taki dövüş sahnelerine ne demeli?
Pitt: “Sana vurabildiğim kadar sıkı vurmak istiyorum” demiyor. Söylediği ilk şey “Bana vur”.
Norton: Evet, “Bana vur”. “Ben gerçek deneyimler yaşamak istiyorum, hayatımda gerçek bir şeyler yaşamadan ölmek istemiyorum.”
Pitt: Ben oturup başkalarının bunu yapmalarını izlemeyeceğim. Ben bir izleyici olmayacağım. Ben de bu halkaya dahil olmak istiyorum.
Norton: Fight Club’taki çatışma ve radikallik daha içten. Bu daha mecazi. Bu sizin etrafta olanlara verdiğiniz tepkiyle olan kavganız. Aynen kavganın sonunda dövüşenlerin kalkıp birbirlerine sarılıp bu tecrübe için birbirlerine teşekkür etmeleri gibi. Bu onların kurtulmalarına yardımcı olan bir jest –
Pitt: Korkular —
Norton: Acının korkuları, ve kendilerine olan güvenlerini kazanmaları.
Siz kendinizi hapsolmuş hissederseniz ne yaparsınız ? Ne yapabilirsiniz ?
Norton: İnsanlar birçok değişik şey yapabilir.
Pitt: Evet, bunun bir tek şey olduğunu söyleyemem.
Sen kick-box veya dövüş sanatlarıyla ilgili misin?
Pitt: Hayır, ben değilim.
Peki kayar mısın?
Pitt: Tabii ki.
Arabayı hızlı sürer misin veya onun gibi şeyler?
Pitt: Ben trafiği severim. Bu engellerinizden kurtulmanız için – silah olmadığı sürece – iyi birşey. Birilerine bağırabilirsiniz, onlarda size bağırıp içini boşaltabilir. Veya yola girmeye çalışan birini görürsünüz, ona yolunuzu verirsiniz ve iyi bir insan gibi hissedersiniz.
Norton: Kendini iyi hissetmek için L.A.’in sıkışık trafiğinde takılan bir insan hiç görmedim.
Pitt: Burda bir şifre var ve gerçekten eğlenceli.
Gerçek hayatta böyle dövüşebilecek bir karakter olmanız ne kadar zamanınızı alır?
Pitt: Kavga sahneleri daha çok fiziksel, bizimde bir kavga koordinatörümüz var. Filmdeki ilk görülen sahnedeki gibi özgür ve basit değil.
Norton: Park sahnesi, biraz dağınıktı o.
Pitt: Biraz daha olayın içine girdiğimizde daha iyi oldu.
Zihinsel olarak ne kadar zamanınızı aldı?
Pitt: Ben hiçbir hazırlık bilmiyorum. İçine girdiğiniz gibi oldu.
Norton: Ateşli kavga sahneleri çok iyi düzenlenmeli. Sonuçta bu filmdeki en ilginç ironilerden biri de, bu filmde güçlü ve acımasız gibi görülen şiddetin gerçekte bir film oyunculuğunda görülebilecek en az duygusal sahne olması.
Pitt: Bir aşk sahnesine hazırlanmak daha zordur.
Norton: Ben daha çok duygu yoğunluğu aldım arabada kavga ederken veya Brad benim elimi yakarken, bunun gibi. Teknik olarak kavga sahnelerini küçük parçalar halinde hiç durmadan tekrar etmek zorundasınız.
Niye aşk sahnelerine hazırlanmak daha zor? Bunu senin ve Ed’in karakteri arasındaki duygulu sahnelere göre mi söylüyorsun?
Pitt: Sadece şaka yapıyordum.
Siz arkadaşsınız. Hiç filmde, artık ona vurmak istemiyorum diye hissettiğiniz oldu mu?
Pitt: Gerçekte ben birbirimizi sevdiğimiz sahneleri daha çok beğendim.
Norton: Ben de öyle hissettim.
Film sanki birbiriniz arasında birşeyler kopuyormuş gibi hissettiriyor. Siz bu konuda hiç aranızda konuştunuz mu?
Pitt: Hayır, konuşmadık.
Norton: Romantik olarak düşünürseniz konuşmadık ama diğer yönde konuştuk.
Pitt: Evet, seni gerçekten seviyorum.
Homoerotik içerik?
Pitt: Birçok kişi bunu söyledi. Ama ben hiç bu yönde görmedim. Benim yorumuma göre Tyler ” Biz kadınlar terafından büyütülen bir erkek jenerasyonuyuz ve ben başka bir kadın cevap mı onu merak ediyorum” dediğinde, ben bunu şöyle anlıyorum “Biz bir karışıklığın içindeyiz ve kendimizi bulmalıyız”, Bir başkası için veya bir aile için sorumluluk almadan önce. Bu benim Homoerotikten farklı yorumum.
Norton: Ve tabii ki bizi, kalıplaşmış hayatımızı yönlendiren sabit fikirlerden uzaklaştırmak için. Ben o sahnede hep bunu hissettim. Birisi şöyle diyor “Ben bunu yaptım çünkü babam yapmamı söyledi, daha sonra ne yapacağımı sordum ve bundan daha sonra da ne yapacağımı sordum” Bu gibi şeylerin benimle ilgisi olmadığını farkettim.
Pitt: Bu sanki, “Ben neyi yapmak için hazırlandım” demek gibi birşey.
Helena Bonham Carter’ın başı derde girdiğinde, sizin ikinizin yaşadığı eve geliyor ve size burda ne olduğunu soruyor. Sen kapının arkasındaki Tyler’a bakıyorsun ve o sana “Bu konuşma burda bitmiştir” diyor. Sanki sen Tyler’a itaatkar gibisin.
Norton: Ben onun böyle yayınlanmasına ve bu şekilde birleştirilmesine sevindim çünkü filmin sürreal kısma girdiği yer orası. Fakat benim düşüncem, bunu Fincher’la da konuştum, anlatan karakterin seçim yapabileceği, telefonda bunalıma düştüğü bir sahne var: Burda ya ona (Carter’a) gidebilir ya da Tyler’a. Ona (Carter’a) sanki onun dişi ikiziymişcesine gidebilir. Onunla bağlantı kuracak şekilde gidebilir. Ya da bu baştan çıkartıcı, negatif tavrı takınabilir.
Pitt: Bilinmeyen —
Norton: Ya da gerçekten birinin dediği gibi “Başka birşeyler deneyelim, bildiğin şeyleri yapma.” Ve oda bunu yapar.
Pitt: Ben bunu negatif olarak algılamadım.
Norton: Ben bunu kötü anlamdaki negatif olarak söylemedim.
Pitt: Positif bir Tony Robbins.
Norton: Bizim neye satıldığımız hakkında iddiaya girelim. Benim için ilginç olan ikisinin arabada kavga ettikleri sahne çünkü anlatan, Tyler’ın yaptığı şeyleri yapmaya hazır değil. Anlatana göre böyle kişisel bir ilişki bir tatmindir. Kıskançlığın kökü ise Helena gözüktüğünde belli oluyor. Arabada gerçekten söylenenler “Bunun bizim olayımız olduğunu düşünmüştüm, nasıl beni bunun dışında bırakırsın” Bu bir kavga ilişkisi. Tyler şöyle diyor, “Bu bizim ilişkimizle ilgili değil ve eğer sen bundan dolayı bu işin içindeysen, öğreneceğin daha büyük bir süpriz var.”
Pitt: Bu kişisel kavgalarla kafanı meşgul etme.
Norton: Evet, bunu sen ve ben diye düşünme, çünkü burada keşfedilecek daha çok şey var. Ve anlatan için duygularını inciten daha çok şey var. Bu noktada ikiside ayrılıyorlar çünkü o devrimci akımla daha çok ilgili
Siz şimdi bazı şeyleri anladığınızı hissediyor musunuz? 30 yaşlarındasınız, bu sorgulama döneminin gerisinde misiniz?
Norton: Biz ikimizde guruyuz.
Pitt: Evet.Ben kendim hakkında ve ideolojim hakkında daha zekice hissediyorum. Fakat zaten her zaman bu yollardan geçeceğiz. Haklı mıyım?
Norton: Benim filmde en çok sevdiğim nokta, bizim 20’li yaşlardaki halimizin jenerasyonuna değinmesi, bizde 20’li yaşlardayken kendi orta yaş krizimizi yaşamıştık.
“Ortayaşa kadar bekleyin” benim tüm söyleyebileceğim bu.
Norton: Fakat biz aslında [orta yaş krizini] yaşadık ve film sizin sevmediğiniz şeyleri ortaya çıkarıyor, sizi mutsuz eden şeylerin adlarını söylüyor.
Pitt: Onları tanımlıyor.
Siz kendinizi 20’lerdeyken yaşlı hisseder miydiniz?
Norton: Bu, kendini yaşlı hissedip hissetmeme meselesi değil. Benim şahsi kanaatime göre, 20’li yaşlarda yaşamak kendinizin neyi sevip sevmediğine karar verdiğiniz deneyimlerle dolu. Başka kaynaklardan fikirlerinizin şöyle ya da böyle olması konusunda aldığınız fikirlere dur dediğiniz zamanlar.
Pitt: 30 yaşıma geldiğimde şöyle dediğimi hatırlıyorum ” Kendim için başka özürüm yok. Bunları kendimin ortaya çıkartması lazım.”
Ne kadar önemli bu Brad, zekice bir kariyer? Bu film Meet Joe Black’ten sonra ne ifade ediyor?
Pitt: Zekice bir kariyer ne bilmiyorum. Başkalarının tartışmalarını takip etmiyorum. Ben ilgimi çeken şeylere devam edeceğim. Eğer olursa olur, olmazsa olmaz. Bu sefer ki, Fincher kitabı bana verdikten sonra ilgilendiğim birşey. Benim hiçbir zaman bulamayacağım bazı şeyleri tanımladı.
Yani bunun gibi hesaplanmış bir şey değil, “Ben yeniden karanlık bölgeye, ilk çıkışımı yaptığım (yine Fincher tarafından yönetilen Se7en) yere dönmek istiyorum”?
Pitt: Hayır, kişisel olarak daha ilginç birşey.
Sence Meet Joe Black yanlış anlaşıldı mı, birgün senin anladığın ve yaklaştığın türden görülebilecek mi?
Pitt: Hayır. Ben hala çok güzel şeyler olduğunu düşünüyorum. Bu böyle.
Norton: Filmde dünyanın en iyi arabası tarafından çarpılması var. [ Ölüm tarafından vücudunun kullanılması için Pitt’in karakterinin öldürüdüğü sahne)
Pitt: Ben aktörlerin sırf reklam olsun diye kötü film çevirdiklerine inanmıyorum. Bu bulunduğunuz durumdan dolayı oluşuyor. Benim için sorun değil.
“Bulunduğunuz durumdan oluşuyor.” Yani bu bir Hollywood yıldızı olarak sahnelerini çekeceksin ve insanlar seninle aynı aşamalardan mı geçecek anlamına mı geliyor?
Pitt: Evet, doğru. Öyle olsun. Öğrendiğim bir şey var, o da kişisel değil.
Kişisel konuşursak, sen özel hayatını konuşmak istemiyorsun, öyle anladım —
Pitt: Hayır, gerçekten.
Norton: Benim “Hayır” demem gerekiyor Brad’in yerine.
Pitt: Edward, ah, benim kişisel sorularıma cevap verecek.
Evliliğe inanıyor musun?
Norton: Üzgünüm fakat bu tartışmayı filme yöneltmek zorundayım.
Pitt: Tabii ki inanıyorum. Fakat bunu yaparken bazı şeyleri belirlemek zorundasınız.
Bu erkekler için uzun mu sürüyor? Yoksa kızların da bunları belirlemesi mi lazım?
Pitt: Hayır, ben bunu söyleyemem çünkü erkeğim. Biz filmin az değindiği diğer fikirlerle büyüdük. Bunu sadece aşk gerektiriyor, ikimiz tek hale geliyoruz ve bütün bunlar. Gerçek olması da gerekmez.
Yani ikiniz hiçbir zaman tek olamazsınız?
Pitt: Hayır. Sadece kendilerini tamamen kaybederlerse. İkisi yine ikisi olur.
Filme geri dönersek, durmadan konuşulan şiddet içeriği var. Siz buna nasıl tepki verdiniz?
Norton: Bunların çoğu filmi izlemeyenlerden. Bu bana tembel bir gazeteci gibi geldi.
Fakat şiddet içeriği yüzünden yazın vizyona girmesinden vazgeçilmemiş miydi?
Norton: Bu çok saçma.
Pitt: Bu Fincher’ın mükemmeliyetçiliğinden.
Norton: Filmin kısaltılma işlemini bitirmeye bile yetiştiremedi.
Pitt: Ben size birşey söyleyeyim, Fincher’ın mükemmeliyetçiliği filmin final kesiminde belli oluyor.
Peki ya sınıflandırma kurulu? Onunla birlikte yer alıp, bir sahne hakkında tartıştınız mı?
Norton: Hayır.
Pitt: Bazı şeyleri kırpmak zorundaydı —
Norton: Bu standard bir uygulama.
Pitt: Fakat biz hiçbir içeriği kaybetmedik. Soru şu, “Filmdeki iyi bir vurguyu kaybettiniz mi?”
Norton: Şiddet yüzünden filmde kaybedilen herhangi bir sahne yok. Bir tane bile.
Bu şiddetin taklit edilebileceğinden korkmuyor musunuz?
Pitt: Taklit edilebilecek şiddet, bu filmin neresinde?
Kredi kartları binalarının patlatılması.
Norton: Bu bir kundakçı el kitabı değil. Kimseye bombaların nasıl yapıldığı anlatılmıyor. Böyle şeyler ucuz kopyalama peşindeki insanlardan, izlemediği bir filmle iligili dedikodu yaratmak isteyenlerden kaynaklanıyor. Bütün eleştirmen toplulukları daha sophistike filmlerin olmasını bekliyorlar, bulunca da ona o gözle bakamıyorlar ve olan bize oluyor.
Bu filmi dikkatlice izleyip, dinleyince görüyorsunuz ki, bu filmde başkasına karşı şiddet uygulamayı öven hiçbir şey yok.
Sizde görüyorsunuz insanlar böyle diyebiliyorlar.
Norton: Tabii ki. İnsanlar taklitten korktukları için, yorumlanmaktan kaçınacakları için sanat yapsalardı, Nabokov hiçbir zaman Lolita’yı yazamazdı. Beatles’da o kaydı yapamazdı.
Pitt: Scorsese Taxi Driver’ı yapamazdı.
Norton: Evet! Dr. Strangelove. Bugüne kadar tehlikeli ve radikal diye adlandırılan bütün filmler, şimdi artık birer kültürel damga haline geldi. Benim için daha korkunç ve tehlikeli olan ise bir filme kültürel açıdan ve komplike olarak yaklaşılmaması. Bu gerçeklerle yaşamak fakat kültürel olarak reddetmek olur. “Hey, kimseyi rahatsız etmeyelim!”
Pitt: Herşeyi temiz, açık ve mutlu görelim. Melek tarafından dokunulmuşçasına.
Bu showda yeralacak mısınız?
Norton: Birlikte katılacağız.
Pitt: Nazilerin 1937’de kitapları yakmasını hatırlayın. Bir daha olmasını engellemek için, orda bunu hatırlatan inanılmaz bir anıt var. Bir faşist sembolü yerine, birçok boş kitaplıklarla dolu odalar var. Gerçekten çok güzel.
Brad, bir sonraki yapacağın şey nedir?
Pitt: Guy Ritchie’nin filminde küçük bir rol, şu Lock, Stock and Two Smoking Barrels’ı yapan kişinin. Sanırım Sleep House diye adlandırılacak. Aynı kalıp. Küçük bir rol olduğundan benim iki haftamı alacak.
W magazin dergisine siyah-beyaz, yarı çıplak fotoğraflar çektirdiğinde, Francesco Scavullo “Brad’i çektiğimde eşcinsel gözükmek istemedi. Şimdi çok seksi ve erkeksi.” dedi. bunu eşcinselleri Fight Club’a çekmek için mi yaptın?
Pitt: [Gülüşmeler] Hayır, hayır. Bunların tümü filmi satmak içindi, nasıl yapılacağını bilmiyordum. Fakat bunu yapacaksak bari sanatsal yapalım ve ilginç birşeyler bulalım. Ne yani? Yine oturup çekici mi gözükmem gerekiyor?
www.sinemafanatik.com