Ben Bir Yıldızım Ben bir yıldızım yıldızlar ortasında, Sağa bakarım, sola bakarım, eyvah, Yapayalnızım yıldızlar ortasında. Bir bitmez düzelikte akşamla sabah. Alabildiğine bana vermişler, al! Dayanılmaz boşluğuyla bu evreni Bu gerçek, bunu al!
Ülkerin Gözleri Bir bahar sabahının karanlığında ıssız Gökte diz çökmüş iki titrek ışıklı yıldız Olan gözlerinize aşıkım, Bayan ülker! Mutlu, esen ve hoşken ve gülerken gülerken Nerden gelir bilinmez üzgünlüklerle birden Solan gözlerinize aşıkım,
Köpük Oyun bitti ve her şey yerini buldu. Akşamla ebedi kızlar anne oldu. Aynalara bakma, aynalar fenalık; Denizi, sonsuz olanı düşün artık. Bir gün beni hatırlayabilirsin ancak, Güzelsem soyabilirsin çırılçıplak; Oradayım hep ben, orada,
Son Aşk Son aşkımdır bu sen- ve son çile, Günümün son fecri, sonu artık; Giriver inince gün, aralık Kapımdan gelinlik elbisenle. Onu sevmekle geç, ey yaşamak! Ahmet Muhip Dıranas Bu sayfada yer alan
Son Bulut Sıyrılınca Son bulut sıyrılınca üstünden Beyaz alevden bütününle sen Hayalimde belirmeden daha, Gece yeryüzü varıp uykuya Issızlıkta ay inince suya Benzedin odamda bir sabaha. Aman dur! ve hiç kıpırdama ki, Kusursuzluğunda başlar
Portre Bir bahara açık duran penceresinde Belki bir gün gelir geçmiş zamanı arar Diyerek bu portreyi çizdi sanatkâr, Bir oda içinin ışık ve gölgesinde. Verdi bir başka renk,başka biçim,hasından; Diledi ki bir ölümsüz ömür
Titrek Bir Damladır Titrek bir damladır aksi sevincin Yüzünün sararmış yapraklarında Ne zaman kederden taşarsa için Şarkılar taşırsın dudaklarında. İşlerken hülyama sesten örgüler Bir çini vazodan dökülen güller Gibi hülyada fecirler güler Buruşmuş bir
Testi Dolu bir testi idim ben, Baş aşağı ettiniz beni; Eh, boşalıverdim derken... İyi mi ettiniz yani? Sevgiler vardı içimde Ezgiler vardı, iyilikler... Boşaltıverdiniz, hem de Düşürüp kırmaktan beter. Hoş, yine bir testiyim ben,
Bahar Şarkısı.. Titrek bir damladır aksi sevincin Yüzünün sararmış yapraklarında Ne zaman kederden taşarsa için Şarkılar taşırsın dudaklarında. İşlerken hülyama sesten örgüler Bir çini vazodan dökülen güller Gibi hülyada fecirler güler Buruşmuş bir çiçek
Fahriye Abla Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar Kapanırdı daha gün batmadan kapılar Bu afyon ruhu gibi baygın mahalleden Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın sen! Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen Gözlerin , dişlerin ve
Yaşarken Ağaçların daha bu bahçelerde Bütün yemişleri dalda sarkıyor, Umutların mola verdiği yerde Geceler bir nehir gibi akıyor. Baksan bir uzaklık var hangi yana, Hangi eşyaya dönsen boş bir ayna; Varmak istediğim uzak limana
Ayaklar Ölmüş o, ayrı düşmüş sürüden, ayakları dışarda örtüden. Ölmüş herkes gibi ölen insan, Yalnız ayaklar kalmış yaşayan. Ardından ölüme düşen başın İki kardeş bakakalmış şaşkın. Der ki, bu ayakları görenler, Başım değilmiş düşünen
Her Günkü Şarkım Her gün ekmeğimi bölüşürsün Yalnızlığımın sofrasında, Yorganımın altında üşürsün Her güz ve bahar arasında. Bağlayansın her göz yaramı, Gülmek görevin ben gülünce; Yağmur senin gibi ağlar mı Gözlerimden yaş dökülünce? Her
Olvido Hoyrattır bu akşamüstüler daima. Gün saltanatıyle gitti mi bir defa Yalnızlığımızla doldurup her yeri Bir renk çığlığı içinde bahçemizden, Bir el çıkarmaya başlar bohçamızdan Lavanta çiçeği kokan kederleri; Hoyrattır bu akşamüstüler daima. Dalga